Vizyon Projelerde Usül, Esas ve Öngörü Dengesi
Ankara’da Uluslararası Akıllı Şehirler Konferansındayız…
(https://www.facebook.com/UluslararasiAkilliSehirlerKonferansi)
İşin içinde “Akıllılık” olunca olay zaten dikkat çeker bir hal alıyor. Akla gelen soruların başında “amaç ne?” ve “ne kadar akıllı?” soruları oldu.
Akıllı Şehrin felsefesini, yapılacak olan teknolojik yatırımların büyüklüğüne ya da sofistike oluşuna hapsetmemek lazım. Öncelikle, akıllı şehirler felsefesini “insan için huzurlu, sağlıklı ve katma değerli bir yaşam” hedefinden yola çıkarak hazırlamak lazım.
Bilenler bilir; 1990’lı yıllarda aynı sokakta ya da caddede sırayla (ama belliki koordinesiz şekilde) kazılar yapılırdı Belediye, PTT (o dönemki) ve TEDAŞ (o dönemki) tarafından. Birer ay arayla biri kapatır diğeri açardı aynı kazı güzergahını. Şimdilerde ise aynı kavşağa, aynı yöne bakan ama farklı amaçlarla çalışan birden çok kamera konuluyor. Üstelik de, tek bir tanesiyle bir çok şeyi yapabilecek teknolojik altyapı var iken. Her kamera, ayrı amaca ve operasyona tâbi.
“Şehri Akıllandırmak”, ancak insanın hayatını kolaylaştırıp, temel ihtiyaçları karşılamayı iyi yönde etkilediğinde anlamlı olur. İnsanı merkeze koymak lazım. Teknoloji işin en kolay ve bağıl olarak sonraki ayağı. Şehirlerimizi ve yaşam alanlarımızı, uzun vadeli planlar hazırlayarak Akıllı ve Verimli hale getirmemiz lazım.